FRANKFURT – Yıllar içinde Frankfurt’un kültür odaklarından biri haline gelen “die Käs” tiyatrosunu yaratıcısı Şinasi Dikmen, Alman kabaresinde Türkiye kökenli, ama doğrudan Almanca kabare yapan ilk isimlerdendi. Bir süre önce artık köşeye çekildiğini, dinleneceğini ve yeniden sahneye çıkmayı düşünmediğini açıklayan Şinasi Dikmen’le yılların ve yolların dökümünü çıkardık; mizahı, Alman toplumunu ve Türkiye’den gelen “Yeni Almanları” konuştuk.
– Frankfurt’ta açtığınız “die Käs” adlı tiyatro ile birlikte, bu ülke kabaresinde inanılmaz bir iş başardınız. Kuruluşundan bu yana geçen 20 yıla yakın zaman içinde bu kentin ve Alman kabare dünyasının tamamlayıcı bir parçasını kurumsallaştırdığınız ortaya çıktı…
ŞİNASİ DİKMEN – Evet, böyle bir oluşum Almanya’da yok, aslında Almanya dışında da yok. ABD’de mesela bu tür işler olur, azınlık çocukları yapar. Ama orada da rastlamadık. Mecburen oldu bu iş burada. Yapmak zorunda kaldık…
– Alman kabare dünyasında Türkçe ve Türk mizahına açık bir talep olduğunu söyleyemeyiz. Peki, siz olmayan bir talebi, arzınızla, adeta zor kullanarak mı yarattınız?
ŞİNASİ DİKMEN – Yok, zorla yaratmadık da, yaratılacak bir zaman gelmişti aslında. Biz, Muhsin Omurca ile birlikte, ilk kez 1985’te sahneye çıktık ve hemen kabul gördük. Ben daha önce 1983-1984’te televizyona çıkmıştım. Sahneye çıktığımda, hastbakıcılıktan aldığım maaşın da iki katını almaya başlamıştım. Tabii ilk sahne deneyimlerimdern yola çıkarak dedim ki, “Allah için Alman sanatçılar biz yabancılar için iyi şeyler söylüyorlar. Dieter Hildebrandt olsun, Hannelore Kaub olsun, çok iyi şeyler söylüyorlardı yabancılar hakkında. Ama nereden biliyorlar yabancıların böyle sorunları olduğunu?”… Böyle sordum kendi kendime. Sonra “Biz bunu en iyisi kendimiz anlatalım” dedim. Bizi bizden daha iyi tanıyan yok. “Çıkalım, biz söyleyelim” dedim. Bu cesaretimde, galiba yazdığım kabare metinlerinin yarattığı etki önemli rol oynadı.
Devamı www.01.AVRUPA-KULTUR.eu adresinde