ORHAN ÇALIŞIR – Aslında Türkçe ile Almanca arasında kuşaklardır entelektüel köprü olmuş bir ailenin çocuğu Akın E. Şipal. Genç yazar ve tiyatrocu, Alman edebiyatının Türkçeye geniş biçimde girmesinde büyük rolü olan isimlerden Kâmuran Şipal’in de torunu. Bremen’deki yeni çalışması “İstanbul” ve Sezen Aksu şarkıları ile kamuoyunun ilgisini üzerine çekmeyi başaran Akın E. Şipal, sorularımızı yanıtladı.
– Aile hikâyeni anlatır mısın? Ailede “Gastarbeiter” olan kim?
AKIN E. ŞİPAL – Dedem (Kâmuran Şipal) 1960’lı yıllarda burslu öğrenci olarak Almanya’ya, tam olarak Münster’e gelmiş. Doktora çalışması için geliyor. Burada yaşıyor ve burada da babaannemle tanışıyorlar. Babaannem Alman. İki çocukları oluyor, bunlardan birisi benim babam. Bu, baba tarafım.
Anne tarafımdan, dedem 1970’lerde Almanya’da Gelsenkirchen’e çalışmaya geliyor. Annem de beş yaşındayken Gelsenkirchen’e annesiyle babamın yanına geliyor. Annemin babası İstanbul’un eski taksicilerindenmiş. Orada durumu da iyiymiş. Biraz aykırı biriymiş. Yabancı ve farklı şeylere ilgi duyan birisi. Almanya’ya daha çok meraktan gelmiş. Fakat burada mutlu olmuyor ve bir süre sonra geri dönüyor. Annem ise burada kalıyor.
Öbür dedem Kâmuran Şipal 1980’lere kadar Türkiye ile Almanya arasında gidip geldi. Daha sonra İstanbul’a döndü ve öğretim görevlisi olarak çalıştı ve orada yaşıyor. Babam Almanya’da psikolog olarak çalışıyor.
– Oyunda hikâyeyi tersine çevirmişsiniz. Bir Alman “Gastarbeiter” olarak Türkiye’ye gidiyor. Oyunu neden böyle kurguladınız?
AKIN E. ŞİPAL – Tarihsel bir olayı başka bir bakış açısından görmek her zaman ilginç olabilir. Ve anlamaya yardımcı olur. Bir şeyi anlamak istediğimiz zaman ona değişik perspektiflerden bakmamız lazım. Bir hikâye aynı bakış açısından çok anlatıldığı zaman hep aynı şey anlatılır. Fakat hikâyeyi başka bir noktadan anlatırsanız orada bir yenilik olur, bu da konuya yeni bir perspektif getirir.
Devamı www.02.AVRUPA-KULTUR.eu adresinde