ALİ YILDIRIM
BERLİN – Almanca ile Türkçe arasında, özellikle iki dille yetişen genç kuşak içinde yeni bir ayrım dikkat çekiyor. Özellikle dille icra edilen sanatlarda duyguların Türkçede daha kolay ve derinlikli ifade edildiğine yönelik eğilimin giderek yayıldığı gözleniyor. Şarkı yazarı Canan Uzerli, “duygu dili” olarak Türkçeyi seçenlerden. Türk sinemasında ve televizyon dünyasında son yıllarda büyük ün kazanan Meryem Uzerli’nin kardeşi olan Canan Uzerli, yeni projesi ve albümü “İçten Gelen Ses” ile yaptığı bu Türkçe tercihinin arka planını, bu arada gündemdeki bazı gelişmeler üzerine düşüncelerini bizimle paylaştı.
– İki dilli, çokkültürlü bir ortamda yetiştiniz. Almanca baskın olmasına rağmen, Türkçe neden “duygu diliniz” oldu?
CANAN UZERLİ – Evet, doğru. Kalbim ve ruhum kendisini Türkçe şarkılarda daha özel bir biçimde ifade edebiliyor. Bunu konserlerime gelip Türkçe şarkılarımdan çok duygulanan dinleyicilerim de bana daima yansıtıyorlar. Türk dilinin özellikle yumuşak tonlarını, melodisini ve anlam zenginliğini seviyorum. Biz daha ufacık çocukluğumuzdan itibaren her yaz İstanbul’a giderdik. Orada ziyaret ettiğimiz Türk akrabalarımız ve rastladığım insanlar bana burada yaşayanlardan çok daha candan geldiler. Türk dili benim için bu yüzden çok daha duygu ve coşku yüklenmiş bir dildir. Türkçe, bana bu kültürün ne kadar candan ve coşkulu olduğunu anımsatıyor. Bunu ben içimde taşıyorum…
TÜRK SANATÇILARLA GURURLANIYORUZ!
– Almanya’da, kökleri Türkiye’de olan en az 3,2 milyon insan yaşıyor. Bu, ek bir enerji kaynağı aslında. Almanya’da, sinema, müzik, kabare, edebiyat vs. kaynaklarda bunun etkisini görebiliyor musunuz?
CANAN UZERLİ – Alman kamuoyunda Türk kökenli insanların sanatlarından dolayı fark edilmeleri beni daima gururlandırmıştır. Kültürel yaşamda kendilerinin gittikçe artan etkilerini görmekteyim. Umarım, gelecek yıllarda bu daha da artacaktır. Zira Türk kökenliler sanatlarıyla, iki kültür arasında önemli ölçüde arabulucu olarak etkili olabilir ve önyargıların azalmasında, gerçeklere ayna tutulmasında ve kötü durumlara dikkat çekmede önemli bir rol oynayabilirler.
Bugün Alman toplumunda sinema, tiyatro, kabare alanlarında tanınmış birçok Türk kökenli sanatçı var. Önemli ölçüde izlenmekte ve seslerini Alman kamuoyuna da duyurmaktadırlar. Bunun yanında birçok ufak proje, tiyatro ve müzik grupları ve okuma saatleri düzenleyen Türk kökenliler de iki kültür arasında arabuluculuk etmekte etkili olmaktadırlar. Dikkatleri Alman-Türk kültür çevrelerinde olup bitenlere dikkati çeken Alman-Türk magazin dergileri de bulunmaktadır. Bu kadar zengin bir Alman-Türk sanatsal ve kültürel etkinlikler yelpazesinin varlığı, beni çok olumlu duygularla yüklüyor. Bu, harika bir gelişme.
– Kız kardeşiniz ünlü bir sinema oyuncusu, siz ise müziği seçtiniz sanatta? Müzikle kimlere seslenmek ve neler anlatmak istiyorsunuz? Türkiye’deki müzik rengi veya “Türk soundu”, Almanya’da sizin için bir şans mı, yoksa aşılması gereken bir engel mi?
CANAN UZERLİ – Müzik daima benim yaşamımın çok önemli bir parçası olmuştur. Müziğe olan aşkımı daha çok ufak yaşlarda keşfetmişimdir. Şimdiki “İçten Gelen Ses” adlı projem ve yeni albümümle insanlara, önce kalplerinin sesini dinlemeleri ve bu dünyada onun gösterdiği kendi yollarında gitmeleri için birazcık olsun ilham verebilmiş olmayı çok arzularım. Konserime gelen dinleyicilerim çok kez müziğimin kalplerine konuştuğunu ve böylece yeniden kalplerinin sesini duymayı önemsemeye başladıklarını, bana verdikleri geri bildirimde ifade etmektedirler. Birçokları ise müziğimi çok ferahlatıcı ve huzur verici bulduklarını ve konserden sonra sevgi ve sevinçle dolu olarak olumlu duygularla yüklendiklerini söylemektedirler.
Ayrıca Alman dinleyicilerimin konserden sonra bana gelip Türkçe seslerin kendilerini çok etkilediğini söylemeleri ve “Nasıl oldu da bugüne dek Türkçenin bu kadar güzel bir dil olduğunu fark edemedik” diye konuşmaları beni tabii ki çok mutlu etmektedir…
TÜRK TARAFIMLA DAHA ÇOK İLGİLENMEYE BAŞLADIM
– Almanca şarkı söylemeyi düşünmüyor musunuz?
CANAN UZERLİ – Eskiden ben İngilizce ve Almanca şarkılar da söyledim. Ama İstanbul’da altı ay kalıp tekrar Almanya’ya geri döndükten sonra Türk tarafımla daha fazla ilgilenmem gerektiğini ve bunu en iyi olarak müziksel yolla yapabileceğimi düşündüm. Bu nedenle de Berlin Türk Müziği Konservatuarında usta sanatçı Nuri Pakdemir’den Türkçe şarkı söyleme dersleri aldım ve sonra da kendi şarkılarımı Türkçe söylemeye başladım. Şimdilerde çıkan yeni CD albümüm de zaten bu noktadan hareketle ortaya çıkmış oldu…
– Biraz da güncel politika: Almanya-Avusturya hattında yabancı düşmanı, hatta faşizan sağ popülist hareketler büyük seçim başarılarına imza attılar. En son Viyana’daki koalisyon hükümetine FPÖ girdi. Bütün bu gelişmeler, yabancı köklere sahip sanatçıları ve sanatlarını nasıl etkileyecektir? Yani, ne gibi olumsuzluklar bekliyorsunuz ve sanatçılar sizce böyle olumsuz gelişmeler karşısında ne yapmalı, nasıl davranmalı?
CANAN UZERLİ – Avusturya hakkında birşey söylemem mümkün değil. Çünkü aynı dil konuşulsa da orası bambaşka bir ülke ve ben burada, Almanya’da yaşıyorum. Almanların büyük bir çoğunluğu dünyaya açık ve kültürel çokluğa hoşgörüyle yaklaşan kimseler… Sanatçılar burada, sanatlarını özgürce icra edebiliyorlar. Ayrıca burada büyük bir ilgiyle izlenen birçok kültürler arası proje de yürütülmekte… Ben şahsen faşizmle ilgili hiçbir şey yaşamadım. Buradaki rengârenk, çok yönlü ve birbirleriyle uyum içinde yaşayan değişik kültürlerle temas halinde oldum. Bir araya geldiklerinde bazen tabii ki değişik kültürler arasında da nahoş hadiseler olabilir. Ama ben şahsen, özellikle göçmen kökenli sanatçıların buradaki etkinliklerinin halkların birbirlerini anlamalarında bir şans olduğunu düşünüyorum… Zira özellikle “sanat”ın, değişik kültürler arasında köprüler kurmak, önyargıları azaltmak ve böylelikle birleştirici olabilmek için yeterli gücü vardır…
Fotoğraflar: © Antje Sauer (2) ve Hüseyin İşlek (5)