İnsan Hakları Sahnesi oyuncularından tokat gibi sitem

IŞIN TOYMAZ

STUTTGART – Almanya’da 8’i Türk olmak üzere 9 göçmen ile bir Alman polisi katleden neonazi örgüt NSU’nun yarattığı insani tahribatı sergileyen tiyatrocular, Türk toplumunun duyarsızlığını eleştirdi. NSU kurbanlarının yakınlarını canlandıran İnsan Hakları Sahnesi oyuncuları, Türk tarafının ilgisizliğini “üzücü” ve “hayret verici” olarak nitelendirdiler.

Michael Ruf’un kaleme aldığı ve yönettiği “NSU Monologları” adlı belgesel tiyatro oyununda Güney Almanya turunda rol alan Türk kökenli oyuncular Barış Tangobay, Saadet Ataç ve Alman oyuncular Alice Hanimyan, Susanne Maierhöfer ile oyuna piyanosuyla eşlik eden Daniel Weiss, Almanya’da 2000-2006 yıllarında Nasyonal Sosyalist Yeraltı örgütü (NSU) tarafından işlenen cinayetlerde Alman tarafının uzun yıllar kurban yakınlarını cinayetlerin sorumlusu olmakla suçladığını, ayrıca bununla da yetinmeyip bu seri cinayetlerin kamuoyunda “Neonazi / Boğaziçi Seri Cinayetleri” ya da “Dönerci Cinayetleri” olarak “literatüre geçirdiklerini” hatırlattılar. Sanatçılar “Türklerin onuru ile oynandı” dediler.

2016 SONUNDAN BERİ SERGİLENİYOR

Cinayetlerden tam 5 yıl sonra 4 Kasım 2011’de varlığı tesadüf eseri ortaya çıkan Nasyonal Sosyalist Yeraltı örgütü (NSU) davası ile Alman devletinin aşırı sağla verdiği sınavda sınıfta kaldığını kaydeden oyuncular, söz konusu süreçte, oyunun tüm Almanya’da seyirci ile buluşmaya devam ettiğini, ancak Türk insanının başına gelenleri öğrenmek, trajediyi bizzat yaşayanları dinlemek için gereken çabayı göstermediğini belirtiler.

Tangobay, Ataç, Hanimyan, Maierhöfer ve piyanist Weiss, sadece Türk seyirciye değil yönetmenlere, sanatçılara, siyasetçilere, toplumun her kesimine seslenerek “Neden davanıza yeterince sahip çıkmıyorsunuz?” sorusunu yönelttiler.

NSU DAVASI: ALMANYA’NIN İNSAN HAKLARI KARNESİ

İnsan Hakları Sahnesi’nin oyuncularının aktardıklarından satırbaşları şöyle:

“Bünyesinde 400 müzisyen, oyuncu sanatçı barındıran İnsan Hakları Sahnesi’nin girişimleriyle Berlin, Hamburg, Münih, Stuttgart, Köln gibi birçok kentte farklı oyuncuların eş güdümlü olarak sergilediği oyun Alman seyirci tarafından ise büyük bir ilgi ve merakla karşılanıyor. Tanık ifadelerine, beyanlarına dayanan bir belgesel tiyatro oyununu sergiliyoruz. Kurban yakınların mücadelesine ışık tutan, gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koyan monologlar, ırkçılığın tırmandığı Almanya’nın insan hakları karnesini de ortaya koyuyor.

Buna karşılık Almanya’daki ırkçı cinayetlere kurban vermiş, aşağılanmış, ön yargılı ithamlara maruz kalmış, çaresizce ve ümitsizce mücadele vermiş Türk insanı oyunu izlemeye gelmiyor dersek, çok da yanılmamış oluruz. Stuttgart’ta bunu bir kez daha tecrübe ettik.

Hukuk devleti NSU cinayetlerinin tam olarak aydınlatılması için bu noktada üstüne düşeni ne yazık ki yapmadı. Almanya Şansölyesi Angela Merkel de davanın aydınlatılacağı yönünde verdiği sözü tutmadı. Devlette hal böyleyken Alman kamuoyu olayın peşini bırakmadı. NSU ile ilgili tartışma platformları var, filmi çekildi, romanı yazıldı, belgesel tiyatro oyunu yapıldı. Alman tarafı başlarda ırkçı sebeplerin peşine düşmemek için elinden geleni yaptı.

Mafya hesaplaşması iddiası, kaçakçılık, kara para aklama gibi ne kadar adi suç varsa kurban yakınlarına yakıştırıldı. Geride kalanları baskı altına aldılar. Ta ki cinayetlerin NSU adlı ırkçı hücre tarafından işlendiği ortaya çıkana dek. Elbette olay sadece 3’lü şebekeden oluşmuyor. Perde arkası aydınlatılmadı. Gördüğümüz kadarıyla ne Almanya’daki Türk medyası, ne sivil toplum, ne sanatçılar ne de Türkiye’deki kamuoyu bu trajediye gözlerini açıp, iyice bir bakmadı. İnanılır gibi değil ama, Türk insanı ne yazık ki olayı daha az sahiplendi. Almanya’daki Türklerin 56 yıl sonra hala ötelenip döviz makinası olarak görülmesi ise ne acı. Kendi insanı Almanya’da ırkçı seri cinayetlere kurban gidiyor. Uluslararası arenada yankı uyandırıyor. Ancak Türk tarafı sessizliğe gömülmüş. Elbette içlerinde mücadele eden az sayıda insan var. Ama bunlar kişisel çabalar.

“ALMANYA’DAKİ TÜRKLERİN KAFALARI TÜRKİYE İLE MEŞGUL”

Diğer taraftan Almanya’daki Türklerin kafaları ve akılları Türkiye’deki gelişmelerle o kadar meşgul ki, dönüp de yaşadığı yerde neler olduğuna bakamıyor bile. Almanya’nın konuları bizi pek ilgilendirmiyor anlaşılan. Buradaki Türklerin yaşadıkları ülkelerin sorunlarına daha az duyarlı olduğunu NSU davası tam anlamıyla ortaya koydu. Hele hele kendi başına gelmiş ve tüm dünyayı ayağa aldıran bir konuya eğilip bakmadı, umursamadı bile. Yine Almanlar sahip çıktı. Yabancı örgütler, göçmenler de sahip çıkmadı. Duyarsız ve ilgisiz bir toplumuz diyoruz ama NSU davasına yönelik ilgisizlik Almanya’daki Türklerin ne denli ülkeden kopuk yaşadığını da somut bir şekilde ortaya koydu. Türk basını ise konuya popülist yaklaştı. Herkes kendi politik hedefleri için NSU davasını malzeme etti. Oysa insanlık adına utanç meselesi olan bir konu.

Oyuncu olarak toplumda mağdur olmuş insanların sesi olmayı seviyoruz ve İnsan Hakları Sahnesi ile buna ulaşabiliyoruz. Oyuncu insanlar risk almayı sever. Barış için birşeyler yapmayı severiz. Irkçı tehdit de gelse boyun eğmeyeceğiz, oynamaya devam edeceğiz. Bu yaşananlar sizin de bizim de başımıza gelebilir. Bunu anlamakta güçlük çekiyoruz.

Kurban yakınlarını canlandırırken, tam olarak o ruh haline giriyoruz. Başlarda bu oyunu sahnelerken geceleri uyuyamıyorduk. Acı çekiyorduk. Evet şimdi oynadıkça mesafe koyabiliyoruz. Canlandırdığımız kişilerle, kurbanların yakınları ile tanışmayı diliyoruz. O insanları canlandırmak bizim için çok büyük sorumluluk. O acıyı sahnede aktarıyoruz ancak onların yerinde olmayı asla istemezdik. Bizden onlara selam olsun.”

ELİF KUBAŞIK, ADİLE ŞİMŞEK, İSMAİL YOZGAT VE NİCELERİ SAHNEDE

İnsan Hakları Sahnesi, “Mülteci Monologları” ve “Mülteci Diyalogları” hakkında 400 gösteriden sonra NSU kurbanlarının yakınlarının yaşadıklarını anlatıyor.

Elif Kubaşık, Adile Şimşek ve onların şiddet içeren eşlerinin kaybı yanı sıra İsmail Yozgat’ın oğlu için tuttuğu yası anlatıyor. Cenaze töreninde ilk sırada duruyorlar, çelikten bir irade gücü sergiliyorlar, sokağa NSU kurbanlarından Halit Yozgat’ın isminin verilmesini sağlıyorlar, ırkçılık karşıtı gösteriler düzenliyorlar. Oyunda katledilenlerin yakınlarına yönelik yapılan gerçek dışı suçlamalara karşı sevdiklerini kendi hatıralarıyla cesurca savunma çabaları da sahneye taşıyor.

Almanya’nın Stuttgart kentinde Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu DİDF Stuttgart Teşkilatı ile JKFV’nin ortaklaşa düzenlediği akşama, Alman Sendikalar Birliği (DGB) Kuzey Württemberg Gençlik, Stuttgart Türk Alman Forumu DTF, Die AnStifter, Antifaşist Birliği VVN Stuttgart, Hotel Silber Öğrenim ve Anma Merkezi destek verdi.