IŞIN TOYMAZ
STUTTGART – Alman Hükümeti doğrulamasa da, Almanya’da MİT lehine faaliyet gösteren yaklaşık 6 bin muhbir bulunduğu iddialar arasında yer alıyor. Türk casusların yargılanıp, yargılanamayacağı ise son dönemin en çok tartışılan konuları arasında geliyor.
Son beş yıl içinde, Alman Federal Başsavcılığı tarafından MİT’e bağlı olarak casusluk yapıldığı iddiasıyla 19 soruşturma açılırken, 2017 yılı başından beri açılan soruşturma sayısı 11 olarak biliniyor.
Uluslararası terör gruplarını (IŞİD, El Kaide vs.) araştıran gizli ajanların yargılanamayacağı yönünde sesler yükseliyor. Almanya’daki Türk casusların faaliyetlerine ilişkin sorularımızı yanıtlayan Türk hukukçu Özgür Dobruca, Berlin-Ankara hattındaki siyasi çekişmeye de atıfta bulunarak, Almanya’daki Türklerin Türkiye için koz, Almanya için tehdit unsuru olarak öne sürüldüğünü belirtti.
Mannheim Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan ve çalışmalarını Pforzheim kentinde sürdüren avukat Dobruca ile Türk gizli servisinin Almanya’daki faaliyetleri ve Türkiye-Almanya arasındaki pazarlıklarda arada sıkışıp kalan Almanyalı Türkler üzerine konuştuk:
“TÜRKLER TENİS TOPUNA DÖNDÜ“
- Türk gizli servislerinin Almanya’da binlerce ajanı olduğu yönündeki bilgi doğrulanırsa ne gibi siyasi sonuçlar ortaya çıkar?
ÖZGÜR DOBRUCA – Bunun hukuki, politik ve sosyal yanları var. Almanlar her seferinde “Ülkemizde 3 milyon Türk var” diye altını çiziyor. Almanya, ülkesindeki Türkleri, sürtüşmelerde Türkiye’ye karşı öne sürüyor ve Alman toplumunda da tehdit unsuru olarak algılanmasına neden oluyor. Ayrıca Almanların hisleri ile karar vermediklerini bilyoruz. Elbette ellerindeki kartlara göre oynuyorlar. Ellerinde şu anda Türkler var. Ama Türk tarafı da Almanya’daki Türkleri siyasi çekişmelerde öne sürmekten çekinmiyor. Almanya’ya pazarlıklarda “Ayağını denk al. Orada benim 3 milyon vatandaşım var, ona göre” mesajını veriyor. Açıkçası Türkler her iki ülke arasında tenis topu oldu.
Almanyalı Türkler, Türkiye tarafından koz, Almanya tarafından tehdit olarak pazarlık masasında öne sürülüyor.
- Uluslararası arenada kovalanan terör örgütlerini araştıran casusların yargılanamayacağı iddiaları doğru mu? Doğruysa Türk ajanlar bu hukuki boşluktan yararlanabilir mi?
ÖZGÜR DOBRUCA – Her ülkenin başka ülkelerde casusları olur. Bu, bilinen bir gerçek. Casusluk iddiaları ve suçlamaları ise biraz da yapay. Siyasi zıtlaşmanın etkisini görüyoruz. Bugüne kadar ne kadar rahatsız oldukları konu varsa, şimdi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile alakalıymış gibi gösteriyor, bahane ediyor. Bu elbette uluslararası hukukla alakalı bir konu. Ancak gündem yapay. Yargıya siyaset sirayet ediyor. Onlar da kendi çıkarlarını düşünüyorlar. Yasal boşluk olup olmaması önemli değil, niyet önemli. Görünen o ki, Erdoğan “kötü çocuk” ilan edildi. Tüm kötülüklerin kaynağı gibi lanse ediliyor. Ama bu tespitimden, Erdoğan’ı desteklediğim falan da anlaşılmasın. Ama her şey o kadar yapmacık ki, resmen sırıtıyor. Erdoğan giderse, Türkiye yeniden can dostu ülke olacak havası yaratılıyor, ama buna nasıl inanalım? Açıkçası, işimiz daha da zorlaştı.
RAHATSIZLIKLARIN FATURASI ERDOĞAN’A
- Almanya’nın Türk istihbaratının faaliyetlerine son derece toleranslı yaklaştığı yönündeki iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
ÖZGÜR DOBRUCA – Türkiye’den gelen imamlar ve öğretmenler baştan beri Almanya’yı rahatsız ediyordu. Son dönemde bazı camilerden seçim bölgelerine sandıklara otobüs kaldırılınca, potansiyel casus olarak değerlendirdiler. Önceden rahatsız oldukları her şeyi şimdi Erdoğan’ın hesabına yüklüyorlar, kısacası fırsatçı bir yaklaşım var. Sizce bunun adı tolerans mı? Üstelik Türk istihbaratını Almanya’da faaliyet göstermekle suçlayan Almanya’ya bir dönüp bakalım. Alman istihbaratı, Türk istihbaratının faaliyetlerinden çok daha fazla haberdardır. Sizce bu ne demek?
- Fetöcü olduğu iddia edilenlerin Türkiye’ye iadesi isteniyor. Hatta MİT’in, BND’ye Alman Hükümeti ve Federal Meclis’e iade ile ilgili baskı yapması için istekte bulunduğu da biliniyor. Sizce Almanya bu talebe nasıl tepki vermeli?
ÖZGÜR DOBRUCA – Almanya’da Fethullah Gülen’i bilen zaten yıllardır biliyordu. Yani aslında Gülen hareketi, Almanya’nın da bir şekilde merceği altındaydı. Ancak Fetöcü şüphesiyle iadesi istenenleri göndermemesine gerekçe olarak Türkiye’de çöken adalet sistemini gösteriyor. Şüphelilerin adil yargılanmayacağını ileri sürüyor. İade Almanya’nın Türkiye’ye güvenip güvenmemesine bağlı. Ee, Türkiye’deki yargının durumu da ortada. Biz pası veriyoruz onlar da golü atıyor.
“KİME DEMOKRASİ DERSİ VERİYORLAR?“
Şunu da mutlaka vurgulamak istiyorum: Almanların çok da demokrasi dersi vermelerine izin vermek istemiyorum. NSU davası örneğin, buzdağının görünen ucu ve çok da medyatik bir hale dönüştü. Bununla birlikte günlük hayatta karşılaşılan ayrımcılık, dışlayıcı tutum irdelenmeli. Türk ismin varsa iş hayatında da, eğitim hayatında da 1-0 geriden başlıyorsun. Kime demokrasi dersi verecekler?
- Casusluk tartışmaları sizce Almanya’daki Türk toplumunu nasıl etkiliyor?
ÖZGÜR DOBRUCA – 15 Temmuz sonrası Almanya’daki Türk toplumunun Almanlar tarafından da ciddi şekilde mercek altına aldıklarını söylersek çok da yanlış olmaz. Türk sivil toplum örgütleri, kuruluşlar ve kişiler her an muhbir damgası yemekle karşı karşıya olmanın tedirginliği içindeler. Almanyalı Türk’ün gergin bir atmosfer içinde olduğunu söyleyebiliriz.
Öte yandan Fetö ile bağlantılı olduğundan şüphelenilen kişilere karşı casusluk faaliyeti yürüttüğü gerekçesiyle Türkiye’yi suçlayan Almanya, mart ayında bir soruşturma başlatmıştı. Soruşturmada MİT’in Alman istihbarat örgütü BND’ye 300 Türk vatandaşının yer aldığı bir liste verdiği iddiaları incelenmişti. Geçtiğimiz ekim ayı sonunda ise Sol Parti Meclis Grup Başkanı Sevim Dağdelen casusluk soruşturmalarını “Buz dağının sadece görünen kısmı” olarak nitelemişti. Türkiye’nin NATO üyesi olması nedeniyle, birçok olayın üstüne gidilmediğine vurgu yapan Dağdelen “Cumhurbaşkanı Erdoğan adına Almanya’da faaliyet gösteren casus ağının derhal engellenmesini” talep etmişti.